Quartier turc à Paris

Öncelikle altın kuralı vermek isterim. Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur mottosu hiç de işlemez Paris'te.
Hatta en güzel kazığı Paris Türk Mahallesinde yemeniz mümkündür.
İnsan gurbette olduğunda, anlamsız bir şekilde canı Türkiye'deyke hiç yemediği şeyler çekmeye başlıyor. Mesela ben kendimi İstanbul'da hiç yapmadığım şeyleri yaparken bulmuştum. Un helvası (Bleda arkadaşımı anmadan geçemem burada, Zeki Müren eşliğinde akşama rakı-balık için meze hazırlıkları yaparken, gecenin tatlısı olan un helvasının yarısını mideye indirmiştik), sigara böreği, köfte, patlıcan oturtma, muhallebi gibi tatlar, hep Paris'te yaşarken yapmayı öğrendiğim yemeklerdendir.
Memleket burnunuzda tütmeye başlayınca, yapılacak şey kendinizi Türk Mahallesine atmaktır. Burada dolmalık biber, yufka, lahmacun, beyaz peynir, helal şarküteri ürünleri, adını unuttuğunuz her nevi abur cuburu Türk Mahallesi'ndeki bakkallarda ve çakallarda (!) rahatlıkla bulabilirsiniz.
Ayrıca tecrübesizliğinizden yararlanarak sizi kazıklamak için her zaman yepyeni yöntemler bulabilecek telefon bayilerine, beyaz eşyacılara vb.'de bua rastlayabilirsiniz.
Haa tabi bir de, zamanın sanki donup kaldığı, geçmişte bir anda asılı kalmış insanlar vardır bolca. Konuştukları dil sanki zamanın süzgecinde kendinden yabancılaşmıştır. Ne Türkçedir, ne Kürtçe e Fransızca. Kıyafetleri deseniz onlar da ancak 70li yılların köy konseptli filmlerinde bulunabilir. Nasıl bu derece safkan kalmşlardır, nasıl bu kadar kapalı yaşarlar Fransız toplumuna akıl sır ermez. Hatta bu halleriyle bile, bürokratik işlemleri yapabilmeleri, senede birkaç kere Türkiye'ye gidebilmeleri, ne bileyim havaalanında yollarını bulabilmeleri bile şaşırtır beni bu insanların. Onur Air'in turşu suyu kokan, envai çeşit gıda maddesiyle dolu uçaklarıyla az seyahat etmedim Paris'e, ahbap olduklarım da oldu. Bir şekilde başarıyorlar yaşamayı, hallerinden de memnunlar. Aynı hisse sadece Türk Konsolosluğu'nda yakalayabilirsiniz Paris'te. Aynı safkanlık, aynı ürkütücü el değmemişlik.
Neyse Türk Mahallesi'nde benim orada yaşadığım dönemde Derya diye bir restaurant vardı. Hatta çok ucuz bir yer de değildi. Birk kere Fransız arkadaşları götürmüştüm bayılmışlardı. Hemen belirtmeli ne olursa olsun, ne kadar para verirseniz verin, aynı tadı yakalamanız imkansızdır, Türkiye'de yiyebileceğiniz kebaplarla. Kötü bir simülasyondan ibarettir burada yenen yemekler. Ama canınız çektiğinde yine de iyi gelir size. Ayrıca yol boyunca marketler, dönerciler, dürümcüler gani ganidir. Hatta yolun sonuna doğru sağ sırada Güneş Market vardı. MArketin içerisinde fırın var ve lahmacun pişiriliyor. Hafif pişirtir, onlu paketler halinde alır, evde dondurucuda saklardım. Bir de ayran alırdım zira Fransa'da bizimki gibi yoğurt çok az, olanlar daha çok kefir, krema, krem peynir karması gibi bir tada sahip.
Paris'te sanırım suç oranının da en yüksek olduğu yerlerdendir Türk Mahallesi. Ben hemen hemen her gittiğimde polisin tartakladığı, göz altına aldığı, yaka paça sürüklediği birilerine rastladım.
Türk Mahallesi'ne ulaşım için en pratik yol 9., 8. ya da 4. hatta binip Strasbourg St. Denis durağında inmektir. Burada metrodan çıktığınızda yolun ortasında, ortama uyumsuzluğuna hiç aldırmadan umursamazca dikilen koca bir Arc göreceksiniz. Arc'ın yönünde (kuzeye doğru) girdiğiniz sokak (Faubourg St. Denis) boydan boya Türk Mahallesi'dir. Zaten girer girmez anlarsınız, gözden kaçacak gibi değildir.
Olur da zıt yöne giderseniz, ki bu Paris'teki alışveriş rotalarımdan biri olan ayrı bir yazı konusudur, fetiş zevklere hitap edebilecek geçkin hayat kadınlarıyla, Türk ve Çinli tekstilcilerin harmanlandığı, çoğu mağazanın toptan satış yaptığı, ama yeterince dil dökerseniz parça parça alışver de yapabileceğiniz bir sokağa varırsınız.
Türk Mahallesi, Paris Je t'aime filmindeki Tom Tykwer'ın yönettiği kısa filmde Natalie Portman'ın ve kör sevgilisinin koşturduğu yerdir, bu mahalleyi görebileceğiniz diğer bir filmse aynı zamanda Jean Reno'ya Türkçe de konuşturan, Jean-Christophe Grangé'nin filminden uyarlama Empire des Loups filmidir. Bu filmde de gerçek hayatta olduğu gibi tüm pis işler Türk Mhallesi'nde vuku bulur:)
Kısa süreli bir Paris seyahati için Türk Mahallesi'ne gitmek, Japonların İstanbul'da devamlı sushi yemeye çalışmalarından hallicedir bence.
Ama uzun süre Paris'te kalacaksanız mutlaka ziyaret etmeniz gerekir derim.  

0 commentaires:

Enregistrer un commentaire