Parapluies Simon à Paris, 56 bd. St Michel 75006 Paris
Libellés : bonnes adresses
kiosque ou köşk
Bir önceki yazıda "kiosque" lafı geçince, Paris dekorunun vazgeçilmez parçalarından olan kiosque'lardan bahsetmek istedim.
Yukarıdaki kiosque Luxembourg Bahçesi'nde yalnız kalmış...
Bir rivayete göre Fransızlar bu kelimeyi bizim "köşk" kelimesinden almışlar.
Paris'te yürürken adım başı karşınıza çıkan bu koyu yeşil mini kulübemsi şeyin içinde binbir çeşit dergi, kitap, gazete, telefon kartı hatta bazen içecek bulabilirsiniz.
Aşağıdaki küçük kiosque ise sadece reklam amaçlı kullanılıyor.
Bunların bir özelliği de şehrin hemen hemen her yerinde aynı estetik etkiyi yaratmaları ve neredeyse birebir aynı olmalarıdır. İstanbul'u katleden uyumsuzluk ve herkesin ayrı telden çalmasından kaynaklanan keşmekeş, Paris'te neredeyse yok gibi...
Gittiğinizde kiosque'lu magnet ya da anahtarlık almayı unutmayın, sevdiklerinize hediye etmek için de güzel bir alternatif...
Libellés : ceci et cela
Fransızca Kitap Okumak - okuyabilmek....
Libellés : littérature
Quartier turc à Paris
Libellés : bonnes adresses
un homme et une femme
Claude Lelouch'un 1966'da çektiği, başrollerini Jean Louis Trintignant ve Anouk Aimée'nin oynadığı naif filmin tanıtımı...
Filmde bildiğim kadarıyla Claude Lelouch'un o dönemki ekonomik darboğazı nedeniyle sadece dış mekanlar renkli çekilebilmiş, iç mekanların tamamı siyah beyaz çekilmiştir.
Müzik çoook güzeldir ve Francis Lai imzalıdır.
Paroles:
Comme nos voix ba da ba da da ba da ba da
Chantent tout bas ba da ba da da ba da ba da
Nos coeurs y voient ba da ba da da ba da ba da
Comme une chance, comme un espoir
Comme nos voix ba da ba da da ba da ba da
Nos coeurs y croient ba da ba da da ba da ba da
Encore une fois ba da ba da da ba da ba da
Tout recommence, la vie repart
Combien de joies
Bien des drames
Et voilà!
C'est une longue histoire
Un homme
Une femme
Ont forgé la trame du hasard
Comme nos voix
Nos coeurs y voient
Encore une fois
Comme une chance
Comme un espoir
Comme nos voix
Nos coeurs en joie
Ont fait le choix
D'une romance
Qui passait là
Chance qui passait là
Chance pour toi et moi ba da ba da da ba da ba da
Toi et moi ba da ba da da ba da ba da
Toi et moi
Bir de aynı başrol oyuncularının rol aldığı "un homme et une femme vingt ans déjà" filmi vardır ki, burada da aynı film kahramanlarının aşk hikayelerinin devamını seyreyleriz.
İki filmi de şiddetle tavsiye ederim. Her ne kadar ikinci filmde esas oğlan Kadir İnanır'ın yaşlı versiyondakiyle yarışır bir deformasyon içerisinde olsa da, seyretmeye değer. İki film birden kuşağı yapılası...
Bu filmin tanıtımını sadece İspanyolca alt yazılı bulabildim.
Şu şarkıyı da paylaşmadan bu bahsi kapatamam: l'amour est plus fort que nous...
bir masumiyet, bir reddediş, bir dokunmaya kıyamama, geçmişin hayaletlerini bırakamama, bir iç geçirme hikayesi....
sonu beni benden almıştı ilk seyrettiğimde,
Libellés : cinéma
Frankofon olmak...
Bloga "frankofon" tanımıyla başlamak istedim. Frankofon zaten kendini bilir ama olsun, madem ucu bucağı olmayan Internet aleminde asılı kalacak yazılanlar ve herkes erişebilecek, doğru başlamak lazım.
Önce tanımını yapalım, sonra içerikte neler olacak, ben kimim gibi detaylarla devam ederiz.
Frankofon tanımı kafamda net aslında ama millet ne düşünüyor bu kelime hakkında diye, en güvenilir bilgi kaynağım "ekşi sözlük"e de bir göz attım. Tanımlarla ilgili eleştiriler yaptım, sevmediğim tanımları, işime gelmeyenleri atladım, ne de olsa benim blogum:)
fransızcası ise "francophone"dur ve francophone olmak bir ayrıcalıktır..












tüm insan grupları gibi, frankofonları sevmeyenleri seveni de vardır, sevmeyeni de...
francophone olmak, 11 yasinda yepyeni bir dunyaya saliverilmektir, 8 yil boyunca, "kolej"den olmayanin anlayamayacagi kadar iyi egitilmek, iyi ogrenmek, iyi dusunmektir. herseyi ozgurce tartisabilecegine inanmaktir omur boyu, yaptigin herseyin iyi-kötü bedelini odeyecegini bilmektir ayni zamanda,sorumluluk sahibi olmaktır, verdigin kararların senin olması demektir...
kiminle nerede ne konusacagini bilmektir, diger francophone'lar ile samimi bir bagin olmasi demektir... masa dolusu insan icerisinde kolej'den olanı olmayanı, froncophone olani olmayani anında anlayabilmektir...
bunun yani sira, camus ve proust'u yazildigi dilde okuyabilmek, chanson'lardan herkesten farkli bir tat alabilmek gibi gundelik avantajlarida vardir...
ama konusabilmenin yani sira, "oyle" yetistirilmektir burdaki onemli nokta...
franco, non-franco diye ikiye ayrılır aslinda arkadas cevresi bir francophone icin...
ah bon..mais oui
Libellés : ceci et cela