Paris Metrosunda Mahsur Kalmak


Bu yazı blogun "survivre à Paris" başlığı altındaki ilk yazı. Paris'teyken başıma gelen ve tecrübe eksikliğinden beni gafil avlayan, akabinde ise paçayı kurtardığım ve savoir faire (know-how) 'ime eklediğim ilk bakışta önemsiz gibi gözüken ama aslında başınıza geldiğinde oldukça işinize yarayabileceğini düşündüğüm pratik bilgiler bu başlık altında yer alacak.

Paris metrosunda mahsur kalmak şu şekilde gerçekleşiyor: Sabaha kadar metro seferi olmadığını herkes bilir, ancak metro hatlarının son sefer saatleri hatlara göre farklılık gösterir. Tabi birbirine de bağlı bir sistem olduğundan, öyle saatlerle ölçülebilecek farklılıklar değil, 15-20 dakika gibi diyebiliriz.

Hatırladığım kadarıyla haftasonları seferler haftaiçinden daha geç saatlerde son buluyordu. Neyse bir haftasonu arkadaşlarımla beraber dışarı çıktıktan sonra eve dönerken, 10 numaralı kirli sarı hattaydım, Odéon durağında inecekken (aslında Odéon evime yakın değil, demek ki eve dönmüyorduk:), nedense yanımdaki arkadaşımla biraz yavaş davrandık ve tam merdivenlerden açık havaya çıkacakken metronun kepenkleri kapanmaya başladı. Şimdi düşününce aslında panik olunabilecek bu olay karşısındaki ilk tepkimiz, gülerek aşağı inen kepenkler önünde fotoğraf çekmeye başlamak oldu. Sonrasında etrafı kolaçan edip, bir görevli / telefon vb. ararken, yanda duran düğmeyi fark ettik. Düğmeye basınca kepenkler açıldı, biz de esaretten kurtulduk. Kurtulamasaydık ve metroda sabahlasaydık, aynı soğukkanlılık ve afacanlıkla hareket edebilir miydim bilmiyorum. Metrolarda fareler cirit atıyor, Paris'te sokakta iki kere kedi gördüm. İkisi de yılkı atları gibi gelmişti bana, o kadar istisnai birşey ki sokakta tasmalı köpekler ve güvercinler dışında hayvan görmek! Dolayısıyla avlayanı olmadığından fareler için cennet Paris, hatta Paris'te fareler konusunda çok da komik bir anım var. Bu da ayrı bir yazının konusu. Neyse klasik metro kokusu, fareler ve graffitiler eşliğinde her duyduğumuz sese zıplayıp, fotoğraf çekme makinesinde binbir fotoğraf çekip, oranginalar içinde yüzüp, kinder'in vittel'in dibine vururduk sanırım. Ah bon. mais oui...

0 commentaires:

Enregistrer un commentaire